Geçtiğimiz haftalarda Ankara’da T.C. İletişim Başkanlığı tarafından düzenlenen 2. İletişim Şurası’na katılma fırsatım oldu. 16 farklı çalışma grubundan biri olan “Markalaşma, Türkiye Markası ve İtibar Yönetimi” çalışma grubunda alanında uzman isimlerle birlikte derinlemesine tartışmalar yaptık.

Ben Türkiye Markası’nın gücünün, Türkiye’nin markalarıyla birbirinden beslenerek büyüyebileceğini düşünüyorum. Ne yazık ki burada Türkiye’nin en değerli ilk 20 markasının yarısından fazlası sadece Türkiye’de faaliyet gösteren markalar ve bunlar çoğunlukla bankacılık, telekom, akaryakıt veya perakendecilik gibi hizmet markaları. En değerli ilk 20 markamız içinde ürün veya hizmet ihraç eden marka sayımız çok az (7).

Hal böyle olunca Türkiye Markası uluslararası arenada kamu diplomasisi, turizm destinasyonları veya tipleri, kültür ihracatı (kreatif endüstriler), yatırım ekosistemi ve sportif faaliyetler alanında daha yoğun temsil ediliyor. Türkiye Markası’nın konumlandırılması için bu alanlardaki hedef kitleleri ve bu kitlelerin Türkiye Markası ile hangi noktalarda temas ettiklerini analiz edebilmek çok değerli. Bu bakımdan benim de farklı akademisyenlerimizden ve kamu yöneticilerimizden öğrendiklerim çok kıymetli oldu.

Daha sadece 2022 yılında Sn. Nur Özkan Erbay öncülüğünde kurulmuş olmasına rağmen Türkiye Marka Ofisi ‘in “Türkiye Markası” konusunu Devletin en üst seviyesinde ele alınmasını sağlamaları ve bu markayı uluslararası platformlarda temsil etmeleri çok kıymetli bir adımdır.

Bu insiyatife Türkiye’yi dünyada temsil eden Türkiye’nin özel sektör markalarından da destek geleceğine inancım tam.