Birleşme ve satın almalar (M&A), genellikle büyük miktarda finansal analiz, pazar araştırması ve stratejik planlama içerir. Ancak, tüm bu teknik detayların ötesinde, marka stratejisi, iki şirketin birleşmesi veya bir şirketin başka birini satın almasının arkasındaki ‘hikayenin’ ne olacağını şekillendirir. Peki, M&A sürecinde marka stratejisi için hangi adımlar izlenir? Hadi gelin, biraz kafaları dağıtalım ve bu süreçte neler olduğuna daldıralım.
İlk adım, her iki şirketin de marka değerini anlamaktır. Bu, “Biz kimiz?”, “Müşteriler bize ne olarak bakıyor?” gibi sorularla başlar. Bir şirketin markasının değeri sadece logosunda ya da sloganında değil, müşteri zihnindeki konumundadır.
Neden bu iki şirket birleşiyor ya da biri diğerini satın alıyor? Bu hikayeyi oluşturmak, müşterilere ve paydaşlara net ve anlaşılır bir mesaj vermek için kritiktir.
Yeni bir marka mı oluşturulacak? Yoksa mevcut markalardan biri mi korunacak? Bu, genellikle şirketlerin değerlerine, hedef kitlelerine ve pazardaki konumlarına bağlı olarak değişir.
İşte bu kısım eğlenceli! İki şirketin birleştiğini ya da birinin diğerini satın aldığını duyurmak için hangi kanallar kullanılacak? Sosyal medya kampanyaları, basın bültenleri, etkinlikler… Bu liste uzar gider!
Bu adımda, iki şirketin operasyonları, teknolojileri ve evet, markaları entegre edilir. Bu, hem iç (çalışanlar) hem de dış (müşteriler, tedarikçiler) paydaşlara doğru mesajın verilmesini sağlar.
Son olarak, birleşme ya da satın alma sonrasında markanın performansı sürekli olarak izlenir. Bu, marka bilinirliği, müşteri tepkisi ve genel pazar tepkisi gibi faktörlere dayanarak yapılır. Ve tabii ki, sürekli iyileştirmeler yapılır. Bütün bu süreç, aslında iki şirketin bir araya gelip ‘evlenmesi’ gibidir. Başlangıçta, her iki tarafın da endişeleri ve beklentileri vardır, ancak iyi bir marka stratejisi, bu birlikteliği başarılı ve uzun ömürlü bir ‘evlilik’ haline getirir. Şirketler için bu, daha güçlü bir marka kimliği, daha geniş bir müşteri tabanı ve elbette daha fazla kâr anlamına gelir. Ancak unutulmamalıdır ki, tıpkı bir evlilikte olduğu gibi, birleşme veya satın almanın da sürekli çaba ve uyuma ihtiyaç duyduğunu söyleyebiliriz.